Sözün değeri ne
kadar da düştü? Özel yahut kamusal alanlarda egomuz okşanmıyorsa, söylenenin hiçbir
kıymeti yok gibi. Halbuki bir zamanlar küçük bir kasabada çıkarılacak mürekkepli
kalemle yazılmış ufak bir broşür binlerce insanı harekete geçirebilirdi... Matbaalar
adeta silah depoları gibiydi. Çok değil, daha bir asır önce böyleydi işte.
Şimdilerde makyajlı videolar izleniyor izlenmesine de; o enformasyon yığınının kimsenin
beynini yahut bedenini harekete geçirdiği filan yok. Bir videoda muhatabınızı
kolaylıkla manipüle edebilirsiniz; çünkü orada saniyede yirmi dört adet ardı
sıra geçen kurgulanmış imgeye maruz bırakıldığınızda, düşünmek eylemi bloke
olur. Video sizin yerinize sizin için çoktan düşünmüştür bile.
Bizans Hristiyan
ikonofilleri orada burada sergiledikleri dini imgelerle tam da bunu
amaçlıyorlardı: Ahmak halk İncil’i okuyamaz, okusa bile anlayamaz; öyleyse ona
resimlerle anlatalım kutsal olanı. Şimdilerde
yazılanın bile bir kitap olduğundan emin değilim... Daha çok hızlı tüketime
açık birtakım sayfalar topluluğu... Yazıldıkları anda kendilerini tüketip bir
hiçe dönüveriyorlar... Hepimizin bildiği gibi bugünün en büyük ironisi Ortaçağların
aksine metinlere kolayca “ulaşa”bilmemiz. Ne kadar talihli olmalıyız ki, bir
tık uzağımızda en güzel eserler! Ama çok büyük bir çoğunluk için kafalarında
canlanan karizmatik imgeler haricinde hiçbir anlam ifade etmiyorlar. Aslen
değerli olana hâlâ ulaşılamıyor – ama burada ulaşılmaz sözcüğü artık fiziksel
olanın ötesinde hakiki anlamını üstlenmiş... Ulaşılmazlık teknik bir olanaksızlık
değil de; immateryal bir iradesizliğe, güçsüzlüğe, çaresiz bir karmaşaya denk düşmüş...
Elbette ki bir
tek linke tıklayıp, birkaç on saniyede indirebiliyoruz en lezzetli klasikleri, Aristoteles’i,
Platon’u, Kant’ı... Ama imgelerin pornografisi öyle kuvvetli bir ışıkla
kamaştırıyor ki gözleri, kör yarasalara dönüveriyoruz. Demek ki görmemezlik
için hiç de öyle karanlık zamanlara ihtiyacımız yok! Bilakis, yoğun bir
aydınlık da körleştirip, duyarsızlaştırabilir bizleri.
Tekniğin gelişimi bir kadim hakikati eskitemedi: Hâlâ dar kapılardan girebilenler çok azlar, ıssızlar ve onlar hâlâ suya yazıyorlar.
Tekniğin gelişimi bir kadim hakikati eskitemedi: Hâlâ dar kapılardan girebilenler çok azlar, ıssızlar ve onlar hâlâ suya yazıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder