13.06.2014

Minik bir Berlin anısı

Gece geç saatler... Metro nerede diye soruyorum. Keçi sakallı Türk akademisyen sırıtarak, kendinden gayet emin bir ses tonuyla söylüyor bana. Söylediği yerde ise metrodan eser yok! Mecburen ters istikamete yürüyorum. Yüksek topuklu, top gibi yuvarlak yapay göğüslü ama oldukça alımlı, buğday tenli bir fahişe yaklaşıyor yanıma. Muhtemelen doğu Avrupalı. İngilizcesi ise pürüzsüz. Elimde haritayı görünce “Senin için ne yapabilirim?” diye soruyor. “Metronun nerede olduğunu söyleyebilirsin, mesela” diye cevap veriyorum, kendisinden ağır azar bekliyorum. Şaşırtıyor beni. Az evvelki gülümsemesini olduğu gibi koruyarak harita üzerinde tatlı tatlı anlatıyor, adresi muntazam kibarca tarif ediyor bana. Elimle koymuşum gibi buluyorum istasyonu sayesinde.

Böylelikle akademisyen hıyarın tarifinin tamamen atmaca olduğunu anlıyorum.

Buradan nice dersler çıkarabiliriz, ey talip. Bir tanesi, Avrupalının fahişesine bir devlet memuru akademisyenden daha çok güvenmeliyiz, olabilir. Diğerlerini ise size bırakıyorum.