9.04.2013

via Sanat Hareketi




Marina abramoviç ve Ulay, sevgiliymiş. İkisi de sanatçı. 70’lerde, birlikte yaşadıkları minibüsle dolaşıp birlikte sanatlarını icra ederlermiş. Sonra, birgün, artık bu aşkın sonunun geldiğine inanmışler, şöyle bir karar almışlar. Çin seddinin üzerine çıkacaklar, biri bir uçtan, diğeri bir uçtan yürümeye başlayacaklar, günler sonra buluştukları noktada birbirlerine sımsıkı sarılacaklar ve… Ayrılacaklar. Yapmışlar da! Yıllar sonra, bugünlerde, Marina, MOMA adlı sanat kurumunda bir performans, bir gözteri yapmak üzere davet almış, bir masada karşılıklı oturduğu kişlerle, gözlerini birbirinden ayırmadan bakışacaklar, bir dakika boyunca sessizce aralarındaki yabancılık engelini atarak birbirlerinin yüzlerini seyredeceklermiş. Yapmış da. Ama bu haberi duyan, artık yaşlı ama hala karizmatik Ulay, habersizce salona girmiş, sıranın kendisine gelmesini beklemiş ve Marina’nın karşısına oturuvermiş. Buraya kadar “sanatçı çılgınlığı” diyeceğimiz şey. ama esas hikaye bundan sonra başlıyor. bir seyredin de “yüz” ne manaya geliyor, üstüne düşünelim…

Ezel Akay’dan

Üzerinde söylenecek şeyler var. Ama şimdilik sessiz kalalım. Bu hikaye yalan bile olsa gerçek olmalı. Çünkü hikayede kupkuru, sessiz bir çöl gerçekliği mevcut.

Videoyu gördüğümde primer FF yorumum şöyle olmuş (çok kaba ama not olarak kalsın yine de) : Bu hikayeyi geçenlerde birinden duydum; duyar duymaz da aklımda idi, aklımda kalmıştı, nette gezdiğini bilmiyordum. Söylenecek üstüne çok şey var. İlkinde hemen bendeki kritik nöronları modernizm eleştirisine, insanın zavallılığına, yalnızlığına yöneldi. Sonra esasen o zavallılığın Tanrısallaşma isteğinden kaynaklandığını düşünmeye başladım. Ama bu zavallılıkta bile yüce bir şeyler var. Üstünde çokça konuşmak lazım. Bu dediklerimi her an geri alıp, bambaşka şeyler söyleyebilirim. Kim bilir, o videoda aslında kendi yüzümü gördüğümden bu söylediklerim... Ama bu olan bu biten, Çin setlerinden performans sanatına sakat, çok sakat. Bir yandan Taliban olası geliyor insanın, bir yandan yalnız olarak bir Paris kafesine sigarayla çömelmek... Sonra tasavvuf ve vahdet-i vücut belki, belki Miraç sonrası gördüğü aslandaki yüzüğe şaşıp da kalan Muhammed... Ne alakası var demeyin. Ben de bilmiyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder