20.04.2013

arzu dinamiğine dair


Bu düzenin bize sunduğu seçenekler… Hangisini seçsek, diğeri aklında kalıyor. Seçim yapamazlığın depresyona yol açtığı nöroklinik çalışmalarda gösterilmiştir. "Doğru" seçim yapabilmek aslında sosyal zekası yüksek insanın işidir. Bu bağlamda sosyal zekanın önemli bir bileşeni, memnun olabilme, kendini tanıyabilme, uzun vadeli tasavvur yetisi ve yalınlığı tercih edebilme inceliğinde yatar.

Gözü doymaz insanlık herşeye sahip olmak istiyor; ama fiziki - biyolojik zorunluluklardan dolayı ancak "bir"ini seçebiliyor. Bu nedenle seçtiğimiz / sahip olduğumuz kadar seçemediğimiz / sahip olmadığımız da arzu'nun muhasebe defterine aynı şekilde yazılır. Bunlardan birincisi günlük yaşantımızda "reel"e denk düşerken, ikincisi fantastik "virtüel" olarak rol oynar. Arzu bu iki boyutta gerçeklenir. Aşk, reel ve virtüel arasındaki mesafenin kısalmasıdır; bu ikisinin aynı nesnede yoğunlaşabilme mucizesidir. Bu ikisini aynı kişi'de yaşayabilmek için elimizdekinde (reel'de) enigmatik bir kırılma yaratmak gerekir. Bu zorlu iştir. Yanınızda, dokunabildiğiniz insanda hep bir bilinmeyeni, fantastik bölgeyi yaratabilirseniz, reel-virtüel dengesini tek bir nesnede kurabilirsiniz.

Böyle olmazsa aklınız hep virtüel'e takılı kalacaktır. Virtüelde düşünüp / düşleyip, reel'de kalıp, eylersiniz. Kafanız başka, eliniz başka yerdedir. 

Ne var ki reel devreden çıktığında, virtüel'in alımlı etkisi tuzla buz olur. Zizek'in verdiği örnekte olduğu gibi karısını kaybeden adam'ın metresi ile ilgili tutkuları da bir anda sönümlenir. Zira engel (reel) ortadan kalkınca, arzu tahterevallisinin dengesi bozulur, virtüel de silinir gider. Bomboş ya da bombok olursunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder